25.12.2017

OKU YORUM MAKALE

                                                                                                                                                                                                                                                               25.12.2017

HAZRETİ PEYGAMBERİ SEVMENİN VE ONA ÜMMET OLMANIN ANLAMI

(Ahzab Suresi Üzerinden Bir Okuma)

Hazreti Peygamberi sevmek Onu  herkesten ve her şeyden daha çok sevmek demektir. Ve bu  sadece hazreti peygambere ait olan “en çok sevilen “ olma gibi yüce bir vasfın onu bu şekilde seven bir mü’minde tecelli etmesidir. Ki bu hal bir mü’min için ona ashab ya da ümmet olma payesi ile de şereflenmektir. “Peygamber mü’minlere kendilerinden daha yakındır. Eşleri de onların anneleridir.”Ahzab 33/6

En büyük sevgi ile ashab  ya da ümmet olma payesi,  en büyük görev ve sorumlulukları üstlenmeyi, çok özel, ciddi sınanmaları, kayıtsız, şartsız itaat ve teslimiyeti, ve artık her şeye onun buyruklarıyla yön, şekil ve renk vermeyi zorunlu kılmaktadır. Öyle ki onun getirdiği hak dava uğrunda mucizeler  bekleme yerine yürekleri ağızlara getirecek tehlike ve korkularla , patır patır dökülen ve kayanların arasında (33/ 10-21) büyük bir iman ve umutla yalnızca o en sevgiliyi gerçek bir ümmet olma şuuruyla örnek ve önder edinmeyi , onun yanında ve arkasında durmayı gerektirir. (33/21-23)  Bu durum somutlaştıracak olursak onun arkasında ve izinde çağının Ebubekiri yahut Ömer’i, Osman’ı Alisi, Haticesi, Fatıması, Aişesi, Sümeyyesi … olma mücadelesini vermek anlamına geliyor.

Ona olan en büyük sevgi ve en içten bağlılık onu ve onun aile hayatını iyice okumayı ve ondan kendi dersini çıkarmayı bu istikamette  kadın yada erkek  onun ümmeti olarak dünyanın zinetleri, safası, ve nefsin hevası karşısında neyi tercih ettiğimizi, nasıl bir fedakarlık yaptığımızı ve nelerde karar kıldığımızı samimi bir şekilde sorgulamayı gerektirir. (33/28-34)

Ümmet-i Muhammed olan biz erkek ve kadınlar bu çok özel konumumuzun farkında olarak ahzab suresi 35. Ayeti bağlamında ahlakımızı da sorgulamamız bir zorunluluktur.

“Bir mü’min erkek veya bir mü’min kadının, Allah ve rasülü bir emir ve hüküm verdiklerinde artık onların tercih hakları olamaz. Allah ve rasülünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır.” (Ahzab 33/36) İşte en çok onu sevdiğini ve ona ümmet olduğunu iddia eden bizleri  her an ve her bir durumda bağlayan ve bağlılığımızı samimiyet testinden geçiren ilahi ferman budur.

Konumumuz ve ona olan sevgimiz  toplumun yanlışlarının düzelmesi adına herkesten önce bize düşen sorumluluklarımızı hatırlatıyor.(33/37)

Onun hakkın nezdinde ki saygınlığını onu kendi canlarından daha önde tutan ashabı ve samimi ümmetinden başkası anlayamaz. İşte bunu anladığını mü’minler bütün zamana yayılan sağlam kullukları, salat ve selamları, kafir ve münafıklar karşısında sarsılmaz dik duruşları ile onunla aydınlanmış ve ondan terbiye almış olduklarını her zaman ve her mekanda izhar etmelidir.

Eğer o candan da önde tutuluyor ve kendisine imanla bağlanılmış ise o zaman  Allah ve resulünün, hatta mü’min erkek ve kadınların  herhangi bir şekilde incitilmemesi her şeyden önemli hale gelmiştir ki bu hassasiyet mü’minin hayatına yansımalıdır.

Mü’minlerin ferdî, ailevî , toplumsal hayatlarında muaşeret, mahremiyet esasına göre onun ve ailesinin örnekliğinde ona olan büyük sevgi ve bağlılıkla münasip olacak şekilde gözden geçirilerek tanzim edilmesinin gereği izahtan varestedir.

O en önde tutuluyorsa, ve baş tacı edilmişse yükümlülük ve onun tevdi ettiği her bir emanete sahip çıkma yolunda zalim ve cahil olmaktan son derece sakınılması özellikle bu davada geçmiş ümmetlerin kaba, sert, incitici benzeri hallerine düşülmemelidir.

                                                                 

                                                              Bayram KARAR
                                                                 İlçe Müftüsü